New York merkezli bir insan hakları grubunun yakın tarihli bir raporu, felç edici yaptırımların ve uluslararası izolasyonun tersine çevrilmesinin bir bütün olarak İran toplumu için olumlu sonuçlarının altını çiziyor.
İran ile P5+1 ülkeleri arasında İran nükleer meselesine ilişkin müzakereler halen devam etmektedir. Orijinal Haziran 30 Son tarih uzatıldı ve nihai bir anlaşmaya varılıp varılamayacağını önümüzdeki günler gösterecek.
Haberlere göre anlaşma ihtimali iyi. Viyana'da hâlâ tartışılan en zorlu konu yaptırımların kaldırılmasıyla ilgili. Nükleer anlaşmanın imzalanması, Obama yönetiminin de belirttiği gibi, ABD ile İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yol açmasa da, birçok nedenden ötürü oldukça olumlu ve memnuniyetle karşılanacak bir gelişme olacaktır.
Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanma açısından İran'ın nükleer krizi bir kandırmacadır. Batılı politikacılar ve medya kuruluşları İran'ın nükleer silah hırsları hakkında sürekli olarak yanlış beyanlarda bulunsa da, İran'ın silahlandığına dair hiçbir kanıt bulunmuyor. Bu tür yanıltıcı açıklamaların yakın tarihli bir örneğini ABD Başkan adayı Hillary Clinton verdi. O ünlü "Umarım önümüzdeki hafta İran'ın nükleer silah programına son verecek bir anlaşmaya varabiliriz". Ne ABD istihbaratının ne de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın böyle bir programa dair kanıtı olması önemli değil.
Ortadoğu'yu kitle imha silahlarından (KİS) temizlemenin önündeki en büyük engel İran değil çünkü İran'ın kitle imha silahları yok. Temel sorun, İsrail'in bölgesel nükleer silah tekelinden vazgeçmeyi reddetmesidir; Kanada, İngiltere ve ABD gibi NATO üyeleri tarafından desteklenen bir pozisyondur.
Ancak İran nükleer krizi, nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik kapsamlı girişimlerden dikkati dağıtan tek şey değil. İran'a yönelik yaptırımlar İran ekonomisi ve toplumu üzerinde yıkıcı bir etki yarattı ve ülkedeki insan hakları durumunu ciddi şekilde kötüleştirdi. Özellikle 2012'den bu yana uygulanan yaptırımların İran halkına yönelik toplu cezalandırma anlamına geldiği iddia ediliyor.
Haziran 2012'de New York Times rapor, “Tam olarak yürürlüğe giren cezalar turu Pazar günüBazı tarihçiler, ABD'nin 1940'ta Japonya'ya petrol ihracatını kesmesinden bu yana petrol yaptırımlarının bir baskı aracı olarak en cesur kullanımlarından birini temsil ettiğini söylüyor. Ocak 2013'te ABD'li yetkililer, Washington Post'ta alıntılandı, yakın zamanda uygulanan bir dizi yaptırımın "İran'ın ana mali sütunlarına sistematik olarak saldırmak ve onları baltalamak ve ülkeyi ekonomik çöküşle tehdit etmek için tasarlandığını" belirtti.
ABD'nin İran'a yönelik düşmanlığının uzun tarihsel kökleri var. CIA ve MI6, 1953'te İran hükümetinin devrilmesini organize etti. Milliyetçi hükümetin yerini, 1979'da bir halk devrimiyle devrilene kadar ülkeyi yöneten Batı yanlısı hükümdar Muhammed Rıza Şah Pehlevi aldı. ABD için ciddi bir siyasi yenilgi. Henry Kissinger, anılarında ABD için "Şah'ın nadir görülen liderlerden biri, koşulsuz bir müttefik" olduğunu yazdı.
İran'a yönelik yaptırımların uygulanması 1979 sonrasına kadar uzanmaktadır. ABD, Saddam Hüseyin'in 1980'lerde İran'a yönelik saldırganlığını da destekledi. Savaş sırasında yüz binlerce İranlı öldürüldü. Hüseyin, ABD'nin doğrudan desteğiyle İranlı askerlere ve sivillere karşı bile kimyasal silah kullandı.
Yakın zamanda İran'daki Uluslararası İnsan Hakları Kampanyası, İran sivil toplumunun İran ile P5+1 arasında devam eden nükleer görüşmelere yönelik tutumlarını özetleyen bir rapor yayınladı. Rapordaki bulgular, nükleer bir anlaşmanın imzalanması yönünde net bir destek sağlıyor ve ayrıca böyle bir anlaşmanın imzalanmasının İran'da demokratik ve insan hakları reformları için bir ön koşul olduğunu öne sürüyor.
Araştırmaya göre Büyük Umutlar, Azalan Beklentiler – İran'ın Nükleer Müzakerelere İlişkin Görüşleri, "Yanıt verenlerin tümü, nükleer çatışmaya müzakere yoluyla bir çözüme ulaşılamamasının ve dolayısıyla yaptırımların ve İran'ın uluslararası izolasyonunun devam etmesinin İran toplumu için felaket olacağını özellikle vurguladı." Katılımcılar, nükleer müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının, kültürel ve siyasi özgürlüklerinin daha da kısıtlanmasına ve zaten zor olan ekonomik durumun daha da kötüleşmesine yol açacağından korkuyorlardı. Bir diğer ciddi endişe ise anlaşmaya varılmaması durumunda artan savaş tehdidiydi.
ZNetwork yalnızca okuyucularının cömertliğiyle finanse edilmektedir.
Bağış